ASRİKA
Halbuki
NATO; Türkiye’yi Avrupa’nın Asya ve Afrika’ya karşı güvenlik duvarı olarak
algılamaktadır. Bahçenizin duvarı gibi yani… Evinizin dışında… Yaşam alanınızın
sınırı… Görevi sadece yaşam alanının korunması… Muhtemel bir saldırı durumunda
ilk darbeyi emecek olan birim… Tüm hasarın orada oluşacağı ama yaşam alanımızda
herhangi bir hasarın olmasını engelleyecek bölüm… Evet NATO Türkiye’yi aynen bu
şekilde görmektedir.
Aksi
söz konusu olsa idi Türkiye 40 yıla yaklaşan süredir PKK terörü ile boğuşur
muydu? PKK – PYD – DAEŞ bunca zamandır kullandığı kaynağı nereden temin ediyor!
Pek çok ülkenin yapamadığı büyüklükte ticaret hacmine nasıl sahip oluyor! Pek
çok ülkenin alamadığı silah, mühimmat hatta son teknoloji ürünü silah
sistemleri bile bu terör örgütlerinin elinde nasıl bulunuyor! Son kullanıcı
belgesi (End User Certificate) ile satışı zorunlu olan bu NATO standardı
ürünlerin nasıl oluyor da terör örgütlerinin eline bu kadar sorunsuzca
geçtiğini artık sağır sultan bile biliyor!
NATO’nun
savunuculuğunu yapan basında S400 sisteminin NATO sistemlerine entegre
olamayacağı ve LINK16 standardına adapte edilemeyeceği yazılıp çiziliyor.[i]
“NATO uyumlu olmayan milli sistemlerin de bir diğer alternatif” olduğu fakat bu
tür tercihlerin “olağanüstü maliyetler doğuracağı” eleştirilerinin yerli
zannettiğimiz basında yer alması ise ayrı bir endişe konusu. Bu eleştirileri
yapanlar “NATO’dan da mı çıkacağız” endişesini üstüne basarak dillendiriyor.
Aslında NATO’nun Askeri Kanadı’ndan çıkmamız seçeneğini ciddi olarak masaya
yatırmakta fayda var. Bu konuda – NATO’da görev yapmış – E. Dnz. Kur. Alb. Jeopolitikçi
ve Stratejist Nejat Tarakçı’nın çalışmalarını dikkatinize sunarım.[ii]
Evet
NATO’dan çıkmak amacıyla değil ama tam bağımsız olmak için mutlaka ama mutlaka –
kaça ve neye mâl olursa olsun – Türkiye milli sistemlerini geliştirmelidir.
Batı hegemonyasını;
1.
Para trafiğini kontrol
altına alarak
2. Savunma sanayi ürünlerinin satışını kontrol altına alarak
devam
ettirebilmektedir.
Tam
bağımsızlık bu iki ana konuda gerçek bağımsızlığa sahip olunarak elde
edilebilir. Günümüzde NATO, Avrasya (Eurasia), Asya-Pasifik (ASEAN) ve
benzerleri gibi paktlar çok zengin kaynaklara sahip Afrika üzerinde sadece
paylaşım planları yapmaktadır.
Kendisini
emperyalist yani imparatorluk olarak değil de Devlet-i Âli Osmanî (Yüce Osmanlı
Devleti) olarak nitelendiren Osmanlı sonrası dağılan İslam Coğrafyasından
Afrika’da 28, Asya’da 28, Avrupa’da 4 ülke Amerika kıtasında ise 2 ülke
bulunmaktadır.[iii]
Türkiye
milli sistemlerini kurmakla diğer paktlara karşı yalnızlaşmayacak aksine önemli
bir birlikteliğin temellerini oluşturacaktır. Bu birliktelik kıta bazında Asya
– Afrika örgütlenmesi şeklinde olacaktır. Örgütlenmenin merkezinde iki kıtanın
kesişim noktasında bulunan ve geçmişte çok önemli bir birikim ile (best
practise) en iyi uygulama deneyimine sahip olan Türkiye yer almaktadır.
Biz
– ASSAM olarak – bu yeni oluşuma ASYA-AFRİKA = ASRİKA (İngilizcede ASIA-AFRICA
= ASRICA) ismini vermekteyiz. İslam Ülkelerinin ortak bir irade altında
toplanması durumunda bu birliğin organları ile çalışma esas ve usullerini belirlemek
için çalışmalar yürütmekte olan ASSAM kahir ekseriyeti Asya ve Afrika’da yer
alan devletlerin oluşturacağı yeni paktın adının ASRİKA (ASRICA) olmasını
öngörmekte.
ASRİKA
adı, Osmanlı alerjisi olanlar ile İslam Birliği fikrinden korkanlara da sevimli
gelir mi sizce !!!
Yorumlar
Yorum Gönder