Isgal ve Soykırım – Israil Filistin Savası

 İşgal ve Soykırım – İsrail Filistin Savaşı



İsrail – Filistin Savaşı başlayalı 2 haftadan fazla zaman geçti. Tüm Dünya bu savaşı İsrail – Hamas savaşı olarak adlandırarak bir algı oluşturma çabası içinde... Hamas’ı da terör örgütü olarak kabul ettirirlerse her şey çözülecek kurgusu peşindeler... Bu savaşın baş aktörü Hamas ise de bu savaş Hamas’ın savaşı değil. İsrail'in Filistin topraklarını işgal ettiği gerçeği sorunun kaynağını oluşturuyor. Sebep sonuç ilişkisi doğru kurulmadığı takdirde sorunu çözmek mümkün olmayacaktır. Sorunun kaynağı yani sebep İsrail'in Filistin topraklarını işgal etmesidir. ABD ve Batılı devletlerin ‘İsrail vatandaşlarının güvenliği’ argümanını sürekli parlatarak gündemde tutması, çaldıkları minareye kılıf uydurma, balık hafızalıları ve ‘bana dokunmayan yılan bin yaşasın’cıları kandırma gayretidir. Sebep sonuç ilişkisine dönersek İsrail Filistin topraklarını işgal etmekte, İslam dünyasının (ilk kıblesi ve Resulü Ekrem (sav) miraca yükseldiği yer olması sebepleriyle) kutsal saydığı yerlere özgürce erişimini engellemekte, böylece sorunun kaynağını oluşturmaktadır. 75 yılı aşan tarihi arka plan değerlendirildiğinde sorun küresel çapta İslam dünyasının sorunudur. İslam Alemi de inançları gereği duruma müdahil olmaktadır.

75 yılı aşan işgal sorunu 7 Ekim'den sonra gelişen olaylar neticesinde soykırım sorununa dönüşmüştür. 2 haftanın sonunda Filistin’in can kaybı 4 bin, yaralı sayısı ise 10 bin kişinin üzerine çıkmıştır. Bu kayıplar tamamıyla sivil kayıplar olup, İsrail'in 2 haftada kaybettiği 2.000'in üzerindeki asker, 3.000'in üzerindeki yaralı ve bir tümen ve tugay komutanı da dahil olmak üzere 200 civarındaki rehine hesaba katılırsa, cinnet geçirdiği görülmektedir. İsrail 2 haftada 1 tümen, 3'ten fazla tugay, çok sayıda mühimmat, silah ve asker kaybetmekle kalmadı 75 yıllık psikolojik üstünlüğünü de kaybetti. Bu sebeple gözü dönmüş şekilde Gazze'deki masum sivil halkın üzerine çocuk, kadın, ihtiyar demeden bomba yağdırıyor, katliamın boyutunu soykırıma vardırıyor. Hal böyle olunca sadece İslam Aleminin değil tüm dünyanın tepkisini üzerine topluyor. Mesele insan olduğunun bilincindeki herkes için insani mesele haline gelmiş durumda.

Ne anlamalıyız?

15 gündür devam eden Savaş konusunda medyanın yaptığı varsayımlardan oluşan yorumları hayretler içinde seyrediyoruz. 15 günün sonunda yorumların ve beklentilerin boşa çıktığını görmekteyiz. Herkes kara harekatına odaklanmış durumda... Hamas uzun yıllara dayanan hazırlık döneminde yüksek gizlilik gerekliliğine uygun çalıştığından, başta İsrail'in MOSSAD, ŞABAK (Shin Bet), AMAN örgütleri olmak üzere tüm dünyadaki istihbarat örgütlerinin elinde hiçbir bilgi olmadığı anlaşılmaktadır. Bazı istihbarat örgütlerinin Hamas’ın harekatı öncesi bilgi sahibi oldukları imasında bulunması sadece zevahiri kurtarma gayesi gütmektedir. Bilgi kaynakları aslında içeriden hiçbir veri alamıyorsa geriye sadece varsayımlar kalmaktadır. Kapsamlı bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak insanı hataya düşürür. Hal böyle iken 2 haftadan fazladır eldeki bilgi kırıntılarına dayanarak yapılan son derece cesur değerlendirmeleri gördükçe ben de kendimde yorum yapma cesareti buldum, maalesef.

Hoş görünüze sığınarak, kendi bakış açımdan (vantage point) manzaranın nasıl göründüğünü aktarmak isterim;

İsrail bir asra yaklaşan işgal süresince Filistin topraklarının kahir ekseriyetini ele geçirdi. Boş topraklardan bahsetmiyoruz. Filistin halkının kanı, gözyaşları ile dolu, silah zoruyla gerçekleştirilen, gün gün ilerleyen ilmek ilmek işlenen bir işgalden bahsediyoruz. Bıçağın kemiğe dayandığı değil uzuvların kaybedildiği bir işgalden bahsediyoruz. Son 2 haftadır Soykırım gerçeğinin İşgali de gölgede bıraktığı bir işgalden bahsediyoruz.

Hamas’ın Planı Ne? İsrail'in Planı Ne?

Olan biteni bütünüyle göz önüne alırsak... İsrail, askeri ve polisi ile döverek, hapsederek, öldürerek Filistinlileri evinden çıkarıyor önce Gazze'ye hapsediyor ardından Filistin sınırları dışına itip Sina Çölüne atmaya çalışıyor. 75 yıldır direnen Filistin nihayetinde direnişin çözüm olmadığı, 75 yıldır barışçıl eylemlerden netice alınamadığı gerçeğinden hareket ediyor ve İsrail’in 75 yıldır yaptığını İsrail’e karşı yapmaya başlıyor. Yeter artık diyerek aksiyon alan ve Filistin’in haklarını korumak için ileri atılan Hamas (teşbihte hata aranmazmış, tabir caiz ise) adeta büyük bir kasaturayı İsrail’in böğrüne sapladı. İsrail’in istihbaratı, ordusu, polisi, hükümeti, siyasetçileri neye uğradığını, neyle karşı karşıya olduğunu, akıbetinin ne olacağını kestirebilmiş değil. Tek yapabildiği Gazze'de olduğunu iddia ettiği Hamas karargahlarını bombalamak... Böylece açık hava hapishanesi olan Gazze'yi artık açık hava mezarlığına dönüştürerek, İşgali Soykırıma evirdiğini dehşet, üzüntü ve nefretle takip ediyoruz. İsrail Hamas tarafından böğrüne saplanan kasaturanın acısı ile kıvranırken zamana yayarak yürüttüğü Filistin’i top yekûn işgal planına hız vermiştir. Aslında İsrail’in elinde başka da bir plan olmadığı anlaşılmaktadır.

İsrail Gazze Şeridi’nden bir karış toprağı bile kontrol altına alamadı (tüm Gazze şeridinin alanı 1967'de kontrol ettikleri alanın binde biri kadar). Hiçbir Filistin/Gazze Mücahidini yakalayıp esir alamadı. Hamas Mücahitlerini ortadan kaldıramadı; aksine Mücahitler, İsrail tümeninin silahlarını ele geçirdikten sonra, güçleri arttı. Gazze'den, Tel Aviv dahil, işgal altındaki Filistin'in her metrekaresine roket atılmasını durduramadı. Tek bir Filistinliyi bile Filistin'den çıkaramadı (1967'de 5 milyon Filistinliyi yerlerinden etmişti.) Üçte ikisi çocuk, kadın ve yaşlılardan oluşan 4.000'den fazla Filistinli sivili öldürdü (bu sayı artmaya devam ediyor) 10.000'e yakın sivili de yaraladı.

Hamas’ın başlattığı operasyonun saman alevi olmadığı, planladığı şekilde devam ettiği görülmektedir. Henüz dünya da şoku atlatabilmiş değil. Kimse Hamas'a bu operasyonda beklentisinin, talebinin ne olduğunu da henüz sormadı. Suçluluk psikolojisi bu olsa gerek. İsrail geçtiğimiz 15 günde askeri yönden, ABD'den lojistik destek alarak, yığınaklanma yapmaya ve sivil yerleşim birimlerini, hastaneleri bombalayıp sivilleri katletmeye devam etmektedir. Hamas tarafından Gazze dışında yürütülen Tel Aviv’e kadar uzanan operasyonlara müdahale edemiyor, engel olamıyor.

Kara Operasyonu!

Kara operasyonu ile ilgili de pek çok yorum ve beklenti olduğunu görüyorum. İsrail yakın zamanda bir kara operasyonu yapmayı intihar olarak görüyor. Haklı da... Çok fazla belirsizliğin hakim olduğu mevcut durumda İsrail için kara operasyonu ile Gazze bölgesine asker sokmak doğru bir seçenek olarak görünmüyor. Dolayısıyla bugün - yarın kara operasyonu olacak beklentisi ile yatıp kalkmak meseleyi sulandırmaktan ileri gitmiyor.

ABD ve Avrupalı Müttefikleri Ne Yapıyor?

ABD ve Avrupalı müttefikleri Filistin'in direnişten savunmaya ve taarruza evirilen tepkisine hazırlıksız yakalanmış olmanın şaşkınlığını yaşıyor. İsrail’in verdiği hukuksuz, ölçüsüz, soykırıma varan tepkiye karşılık bölge ülkelerinin askeri cevap vermesini engellemek amacıyla Doğu Akdeniz’e donanma yığmakla meşguller. Bir yandan da İsrail’e askeri yardım yağdırıyorlar.

Bilindiği üzere 2010'lu yıllardan sonra Türkiye'nin terörle mücadele stratejisini değiştirerek terörle kaynağında mücadele etmeye başlaması, savunma sanayi alanında attığı önemli adımlar ve aldığı hatırı sayılır mesafe ile Ortadoğu’da içinde Türkiye’nin karar verici olarak yer almadığı hiç bir politika hayatta kalamıyor. Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan'ın ortaya koyduğu irade neticesinde ABD ve Avrupalı Müttefikleri Irak ve Suriye’de yer alan askeri üslerini yani Ortadoğu’daki ileri karakollarını dolayısıyla Güneydoğu sınırlarını Yunanistan'a taşıdı. Çünkü Ortadoğu’da Türkiye'nin onaylamadığı hiç bir politikanın hayat hakkı olamayacağından kendilerini güvende hissetmiyorlar. Hatta artık hasmane tavırlarını gizleme ihtiyacı bile duymuyorlar.

Bazı askeri stratejistlerin ABD'nin Yunanistan sınırında ve Ege adalarında askeri yığınak yapmasını Türkiye’yi işgal hazırlığı olarak yorumlamasını aşırı abartılı buluyorum. Türkiye artık Batılı müttefiklerinin emir eri olmadığını ve bölgesel hatta küresel politikalarda söz sahibi olduğunu ve taleplerini söke söke alma imkanına sahip olduğunu tüm dünyanın gözüne sokmaktadır.

Türkiye tarihi ve kültürel bağları olan Kıbrıs, Suriye, Libya, Azerbaycan örneklerinde olduğu gibi terörle mücadele, adalet, toprak bütünlüğü gibi konularda verdiği desteklerin yanı sıra Ukrayna – Rusya Savaşı gibi konularda arabuluculuk rolü de üstlenerek barışı koruyacak önemli ve takdir edilen adımlar atmakta, İşgalden soykırıma dönüşen Filistin meselesinde de barışı tesis edecek adımlar atmaktadır.

Kalıcı Çözüm Nedir?

Ortadoğu ve Akdeniz’deki çıkarları sebebiyle ABD - Avrupa ittifakı tarafından desteklenen, şımartılan, arka çıkılan İsrail’in karşısına eşit imkanlara sahip bir Filistin konmadıkça sonuç Filistin'in aleyhine olacaktır. Uluslararası sistem Filistin’i görmezden geldiğine göre İslam ülkeleri Filistin’in ihtiyacı olan desteği vermeli ve İsrail'in karşısında eşit imkanlara sahip bir Filistin olmalıdır.

Filistin’in de Ordusu Olmalı!

Kalıcı çözüme ulaşmak için eşit imkanlara sahip olunması gerektiğinde mutabık isek Filistin’in de Ordusunun olması gerektiği açıktır. Emekli general ve Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Adnan Tanrıverdi 2000’li yıllar boyunca seminer, konferans ve toplantılarda dile getirdiği çözüm önerilerini ve çözüme yönelik senaryoyu 22 Ocak 2009 tarihli yazısında şöyle ifade etmektedir;

İleriye dönük, hayali bir senaryo ile yapılabilecekleri kurgulamaya çalışalım.

“Yıl 2010;

İslâm Konferansı Örgütü’ne (İKÖ) Üye 57 Devletin Savunma Bakanları, İsrail’in Gazze saldırısını ve benzeri saldırılara karşı alınabilecek askerî tedbirleri görüşmek ve ortak bir tavır belirlemek amacıyla, Türkiye tarafından toplantıya çağırılmıştır.

Bir hafta devam eden ve basına kapalı olarak yapılan toplantı sonunda, İslâm Ülkeleri arasında “Savunma İşbirliğinin” yapılması ihtiyacının taraflarca paylaşıldığı ve konunun teşkil edilecek “Daimi Savunma İşbirliği Komisyonu” tarafından olgunlaştırılması kararının verildiği açıklanmıştır.

Toplantıya katılan Filistin Başbakanı, İsrail’in durdurulması ve eşit şartlarla barış görüşmelerinin yapılabilmesi için, modern silahlarla donatılmış, düzenli orduya ihtiyaç duyulduğunu; ancak işgal devletinin bariz teknolojik üstünlüğü altında ve Filistin Topraklarında düzenli bir ordunun kurulmasının mümkün görülmediğini; hava, deniz ve kara birliklerinin teşkil, eğitim ve donatımı için İslam Ülkelerinin topraklarında “Askerî Üs” talep ettiklerini açıklamıştır.

Yıl boyunca, Filistin Savunma Bakanı Başkanlığındaki Komisyon tarafından İKÖ Üyesi bütün ülkeler ziyaret edilmiştir.

Yıl 2015;

ABD; İki yıl içinde, Irak’taki askeri varlığına son vereceğini açıklamıştır.

İsrail; ABD Ortadoğu’dan çekilmeden, Filistin ile kalıcı barışın imzalanmasının hayati öneme haiz olduğunu, Gazze Bölgesindeki mukavemetin silahtan tecrit edilmesi gerektiğini ileri sürerek, Gazze etrafındaki ablukayı daraltmış, her türlü yardım girişini yasaklamış, Gazze’nin kuzeyinde, güneyinde ve batısında “Yahudi Yerleşim Yerleri” inşa edeceğini açıklamıştır.

Filistin; El Fetih ile sorunlarını çözen ve genel başkanlarının Cumhurbaşkanı seçilmesini sağlayan Hamas Hükümeti, İsrail taleplerinin kabul edilemeyeceğini, kalıcı barışın olabilmesi için İsrail’in işgal ettiği topraklardan çekilmesi gerektiğini, bu temin edilmeden direnişin sona erdirilmesinin ve silahsızlanmanın kabul edilemeyeceğini açıklamıştır.

İKÖ; İsrail’in Filistin’e saldırmasının çılgınlık olacağını, İslâm Ülkelerinin sessiz kalmayacaklarını ve Filistin’in yanında aktif olarak yer alacaklarını açıklamıştır.

Filistin Halkı Kurban Bayramına hazırlanırken “G” gününde, İsrail bütün Filistin Topraklarını kapsayacak şekilde hava taarruzlarını başlatmıştır.

İslâm Ülkeleri, İsrail’in hava taarruzlarını durdurmasını istemiş, büyükelçilerini geri çağırmış, hava ve deniz sahalarını İsrail uçak ve gemilerine karşı kapattıklarını açıklamışlardır.

G+5 günü; İsrail Hava taarruzlarını sürdürürken, Gazze’nin ablukasında görevli İsrail Donanmasına ait bir muhrip, ülkesi belirlenemeyen bir deniz altı tarafından torpillenmiştir.

G+6 günü; Akdeniz’de seyreden üç İsrail ticaret gemisi, denizaltılar tarafından torpillenerek batırılmıştır.

G+7 günü; Kızıldeniz’de seyreden iki, Hint Denizinde seyreden bir İsrail ticaret gemisi batırılmıştır.

G+8 günü; Filistin Hükümet sözcüsü, İsrail’e askerî malzeme taşıyan ve Akdeniz’de seyreden ABD gemisinin, rotasını değiştirmemesi halinde batırılacağını, İsrail’in taarruzlarını durdurmaması halinde Filistin Denizaltılarının İsrail’in ticaret ve savaş gemilerine taarruzu sürdüreceğini açıklamıştır.

G+5 gecesinden itibaren, Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan topraklarından, her gece, çekicilere yüklenmiş olarak sızdırılan 60 kadar tank Gazze çevresinde hazırlanan gizli ve korumalı mevzilere yerleştirilmiştir.

ABD Altıncı filosu, Akdeniz’e sevk edilmiştir.

G+10 günü; İsrail Hava taarruzlarını sürdürürken Kara taarruzunu başlatmıştır. Gazze çevresinde, Filistin tanklarının karşı ateşleri İsrail’i baskına uğratmıştır.

Farklı istikametlerden ve komşu ülkelerden Gazze’ye sızdırılan silahlı helikopterler, Gazze çevresinde taarruz mevzilerinde bulunun İsrail tanklarını füze atışı altına almıştır.

Bu gece, İsrail Parlamento binası, Genelkurmay Karargahı, Hükümet merkezi, alçak irtifadan ve ayrı yönlerden yaklaştıkları için tespit edilemeyen 10 ayrı ucak tarafından bombalanmış, uçaklar bomba yüklerini boşalttıktan sonra Gazze Şeridindeki yol üzerine inmişlerdir.

Filistin Hükümeti, Kara birliklerini çekmediği ve hava taarruzlarını durdurmadığı takdirde, 50 savaş uçağının bomba yükleri ile birlikte Tel Aviv üzerine şehadet saldırısı yapacağını açıklamıştır.

İslâm Ülkeleri, Filistin’in şartlarının kabul edilmemesi halinde, İsrail’e karşı Filistin’in yanında savaşa gireceklerini bildirmişlerdir.

G+11 günü; BM Güvenlik konseyi acil ateş kes çağrısı yapmış, İsrail’in kara birliklerini geri çekmesi istenmiştir.

Taraflar ateş kes şartlarını yerine getireceklerini bildirmişlerdir. İsrail Kara Birliklerini geri çekmiştir.

G+20; İsrail İslâm Ülkelerine birer nota göndererek;

İslâm Ülkelerinin her biri tarafından, Filistin’e birer denizaltı, birer savaş uçağı, birer helikopter ve birer tank hibe edildiğini; bunları kullanacak Filistinli askerlerin bu ülkelerin bazılarında tesis edilen deniz, hava ve kara üslerinde eğitildiğini, G gününe kadar, üs veren Devletlerin denizaltı, uçak, helikopter ve tankları kendi envanterlerinde gösterdiklerini, savaşın başlaması ile Filistin Silahlı Kuvvetlerini fiilen oluşturduklarını öğrendiğini ve İsrail’e tuzak kurduklarını belirterek, bu tecavüzü BM’e getireceğini açıklamıştır......”

Yukarıdaki senaryonun gerçekleşmesi mümkündür. Biraz tefekkür edersek mümkün olduğunu anlarız. Biraz cesaret ve biraz da gayret yeterlidir. Ölümden değil, dünya ve ahiret zilletinden korkalım. ( https://adnantanriverdi.com/index.php/filistin-in-de-ordusu-olmali.html )

Bugün Filistin'in Kara Kuvvetlerinin nüvesinin oluşmaya başladığını sevinerek müşahede ediyoruz. Bundan böyle akan kanın acilen durması, adil ve kalıcı barışın tesisi için İslam Ülkeleri de Filistin'e askeri destek noktasında gereken mekanizmaları tesis etmek noktasında üzerlerine düşeni ivedilikle yapmalıdır.

Yine 23 Şubat 2009 tarihli ve “Filistin Sorunu Nasıl Çözülür?” konulu bir diğer makalesinde Adnan Tanrıverdi İslam Ülkelerinin Birlik oluşturması gerekliliğini işlemiştir. ( https://adnantanriverdi.com/index.php/filistin-sorunu-nasil-cozulur.html ) Akabinde İslam Ülkelerinin İslam Birliği kurması için gerekecek sistemin nasıl olabileceğini etüt ederek model oluşturmak amacıyla stratejik ve akademik çalışmalar yürütecek ASSAM Adaleti Savunanlar Stratejik Araştırmalar Merkezini 2013 yılında kurmuştur. ASSAM yürüttüğü uluslararası çalışmalar ile ASRİKA İslam Birliği Konfederasyonu Modelini oluşturmuştur. Bu kapsamda İslam Devletler Birliği modeli, İç güvenlik, Savunma ve Savunma Sanayi işbirliği, Dış Politika, Ekonomi ve Adalet sistemi modelleri üzerine kongreler düzenleyerek çözüm önerileri sunmuştur. ( https://assam.org.tr )

Daha adil ve barış dolu bir dünya için İslam Ülkelerinin birleşerek gelişmesi tek çıkar yoldur. İttihadı İslam müslümanların boynunun borcudur. 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Cihat Yaycı Markadır

ASRİKA